9 Temmuz 2010 Cuma

Fenerbahçe'nin transfer politikası

Çok bilinmeyenli denklemlerin takımı Fenerbahçe transferlerini de bilinmezlik perdesi altında yürütmeye devam ediyor. Takımdan kim gidiyor kim kalıyor o bile belli değilken, kimlerin geleceği sorusu hala bir muamma.

Bugüne kadar gelen ve giden futbolculara baktığımızda, Fenerbahçe nispeten daha istikrarlı bir takım (en azından Beşiktaş'a göre). MALdonado ve Josico bombalarını saymazsak al gülüm, ver gülüm tarzı transferlerin sayısının azaldığını görüyoruz. Buraya kadar her şey tamam fakat, asıl soru ilgili transferlerin yararlı olup olmadığı.

Bu transferleri irdelemeden önce Türk takımlarının genel halini bir mercek altına alalım.

Üç büyükler için bile olsa Türk takımlarının yurtdışından futbolcu alırken büyük handikapları var. Öncelikle, herhangi bir futbolcuyu Avrupa'dan Türkiye'ye getirmek isteniyorsa Avrupadaki fiyatının minimum %30-40 fazlasını vermek gerekiyor. Bu açıdan Katar emirliğiyle yarışıyoruz diyebiliriz. Diğer bir konu ise buraya gelen yetenekli futbolcuların motivasyon sorunu. Ortega, Anelka, Roberto Carlos gibi nice yetenekli futbolcu geldi fakat Chelsea karşısına çıkmaya alışmış adam Büyükşehir Belediye'ye karşı ne yazık ki motive olamıyor.

Bütün bunların sebebi ise ligimizin futbol kalitesinin düşük olmasından kaynaklanıyor. Futbol kalitesi üst düzey bir ligin takımları da üst düzeyde olacağı için Şampiyonlar Ligi'ne ve UEFA'ya çok daha fazla takımla katılacaktır. Başarıların da beraberinde gelmesiyle yetenekli yabancı futbolcuların Türkiye Ligi'ne bakışları da değişecektir.

Ayrıca, Türkiye'de ki profesyonellik algısının Avrupa'dan çok daha aşağıda olduğu bir gerçek. Büyük takımların hala Yıldırım derebeyliği, Polat obası, Demiroren vilayeti şeklinde yönetiliyor olması ve sistemsizlik futbolcu performanslarının normalden çok daha aşağıda olmasına sebep olmaktadır.

Ne zamanki büyük takımlar gerçekten Avrupada da büyük olurlar, küçük takımlar ise en azından bir Premier Lig orta sıra takımı seviyesine çıkarlar, işte o zaman yabancı futbolcu transferlerindeki handikaplar birer birer mazide kalır.

Yazının bu kısmına kadar saydığım etkenler bütün takımları olduğu gibi Fenerbahçe'nin transfer politikasını da ister istemez etkiliyor.

Fenerbahçe'deki asıl sorun ise transferlerin takım yapısına uygun yapılmaması. Senelerdir hızlı, patlayıcı, açık alanca iş yapacak forvet tipleri tercih ediliyor. Bu forvetlerin kralı Anelka geldi, Nobre'nin yedeği oldu. Fenerbahçe'den ayrıldı, gitti Premier Lig gol kralı oldu. Sonra aynı tip Kezman transfer edildi. Gönderilirken arkasından bir tef çalınmadı. Sonra Guiza geldi. Aynı tip adam, aynı dertler... Son ikisinde de Semih performansıyla alınan forvetlerden çok daha yararlı oldu.

Biraz dikkat edilirse başarılı olan forvet tiplerinin (Nobre, Semih) ceza sahası içerisinde aktif, fırsatçı, sprinter özellikleri olmayan, son vuruşları iyi forvetler olduğu görülür. Buna rağmen transfer edilen forvetlerin bunların tam tersi yapıda olduğu gözlemlenebilir.

Sonuç ise, Kezman sahanın içerisinde ağlayarak "Help me" diye bağırır, İspanya ligi gol kralı Guiza direklere sarılıp ağlamaklı suratıyla manşetlere çıkar. Şimdi de saç sakal birbirine karışmış Fenerbahçe'den kurtulmayı bekliyor.

Fenerbahçe ya bu tarz  oyuncularla oynayabileceği şekilde sistemini değiştirecek ya da sistemine (yani Alex'e) uygun oyuncu alacak.

Fenerbahçe'nin tartışmasız en yararlı futbolcusu Alex. Yıllarca koşmuyor, savaşmıyor, ağır denildikçe o inadına gollerine ve asistlerine devam ediyor. İddia ediyorum Brezilya milli takımında Alex olsaydı Dünya Kupasında çok daha farklı bir görüntü çizebilirlerdi. Şunu da kabul etmek lazım, Alex bu yeteneklerinin üzerine bir de koşuyor olsaydı biz şu an onu Barselona'da seyrediyor olurduk.

Buna rağmen Alex'in oyun yapısı takımın taktitğini de belirlediği için Avrupa'da başarılı olunması çok zor çünkü, Fenerbahçe orta sahası, Emre hariç, koşmuyor. Özer, Mehmet Topuz, Alex, Emre dizilimi Avrupa standartlarına göre fazla yumuşak kalıyor. Avrupada başarılı olan takımları incelediğimizde orta sahalarının çok kuvvetli ve ısıran adamlardan kurulu olduğunu görüyoruz.

Bütün bunların sonunda ise konu Fenerbahçe taraftarının ne istediğinde düğümleniyor. Fenerbahçe taraftarı, her maç kazanılsa bile Lucescu'nun Beşiktaş'ı gibi skorlar hep 1-0 olursa memnun olmaz. Fenerbahçe taraftarı oynanan oyunun iyi olmasını, göze hoş gelen futbolu, takımını devamlı atak halindeyken görmeyi sever.

Bütün bu istekler ise var olan sistemde gerçekleşemez. Fenerbahçe sistemini ikili forvete döndüp orta sahasını kuvvetlendirmelidir. Atak varyasonlarının sadece Alex'e bağlı olmadığı bir sisteme geçmek zorundadır.

Yeni dönemde Aykut Kocaman ile birlikte İngiltere'dekine yakın bir menajerlik sistemine geçilmesi umut verici. Yönetim de Aykut hocanın arkasında durur ve sistemli bir yönetim tarzına geçerse başarının beraberinde gelmesi kuvvetle muhtemel.

SK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder