Fenerbahçe'nin alışık olduğumuz Avrupa performansından sonra yazılıp çizilecek bir sürü detay bulunabilir. Bu detayların analizi sonucunda teknik çözümler bulunması da olasıdır fakat bütün bu detayların arasında beni en çok düşündüren ise oyuncuların sahadaki vurdumduymazlığıydı.
Takımda sistem namına hiçbir şey göremedik. Zaten, isteğin ve ciddiyetin olmadığı yerde sistemin olup olmaması çok da bir şey değiştirmez. Fenerbahçe bu mental durumuyla isterse 10-10-10 oynasın, gene taraftarlarını depresyonun doruklarına çıkarmayı başaracaktır.
Fenerbahçe tek kelime ile hazırlıksızdı. Dün yazdığım "Young Boys" yazısında da aslında bu durumu belirtmiş ve irdelemeye çalışmıştım.
Kolektif futbol oynayan bir takım olmak istiyorsanız öncelikle sahada yardımlaşmanın üst düzeyde olması gerekir. Kendi oyununuzu rakibe kabul ettirebilmek için fiziksel olarak üst düzeyde olmalı ve rakibe de pozisyon vermemelisiniz. Bütün bunları yapabilmek için de bir zahmet, maçı ciddiye almalısınız.
Topu alanın ileriye gittiği, mahalle maçı organizasyonu kıvamındaki futbolcu topluluğunun amaçsızca yan pas yaptığı, stilleri birbirlerine hiç uygun olmayan ileri uç elemanlarının ümitsizce pozisyonlara girmeye çalıştığı ve kalecisinin maçın adamı seçildiği bir takımın başarılı olması beklenemezdi.
Maç içinde beklenmedik bir olay daha oldu. O da, 38 şut çeken, 12si kaleyi bulan, 3 topu direkten dönen Young Boys'un attığı gol sayısının sadece 2'de kalmasıydı. Forvetlerinin daha becerikli olmaları halinde şu anda konuşulan konuların çok farklı olacağı aşikardı. Young Boys 5-6'yı bulur o zaman da Kadıköy bile fayda etmezdi. Neyseki Volkan ve Aykut şanslı günlerindeydiler de Liverpool maçından daha beter bir skorla karşılaşmadık. O zaman atan Liverpool olduğu için hadi bir derece kabul eder gibi olduk ama herhalde bu takımdan öyle fark yeseydik anons skandalını bile geride bırakacak bir olaya imza atmayı başarırdık.
Maç içerisindeki oyuncuların davranışları ise Fenerbahçe forması giymenin hayaliyle yaşayan pek çok genç futbolcuya hakaret niteliğindeydi. Bu kadar vurdumduymaz, bu kadar oynadığı takımın büyüklüğünün farkında olmayan oyunculardan kurulu bir topluluk uzun zamandır görmemiştik.
Kazım kardeşimiz için ise ayrı bir paragraf açmak istiyorum.
Bu oyuncunun tavırları ilk geldiği günden beri aynı. Bir kez olsun kendini düzeltme yönünde bir çaba içerisine girmedi. Adamı başka takıma gönderdiler, açılmadan iade edilmiş gibi aynı şekilde geri geldi. Fenerbahçe takımında oynamanın ne demek olduğunu bilmediği için de bu şekilde devam edecekmiş gibi gözüküyor. Fenerbahçe'nin tarihi konusunda da en ufak fikri olduğunu zannetmediğim bu zat-ı muhterem gene yapacağını yaptı ve futbol tarihine geçebilecek bir kırmızı kart görmeyi başardı.
İstop oynamayı seven bu arkadaş topu havaya atarken "Aykut!" diye bağırmış olmalı ki maçtan sonraki yorumlarda gördüğümüz kadarıyla top Aykut'da kalmış. Aykut, "İstop!" dedi ve herkes durdu. Şimdi herkes Aykut'un topu havaya attığında kimin adını söyleyeceğini bekliyor.
Umarım söyleyeceği isimler birden fazla olur çünkü, bu takım Fenerbahçe'ye yakışmıyor.
SK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder