5 Eylül 2011 Pazartesi

UEFA'ya Mektup

Taraftar olmak zordur.

Karşılıksız sevmeyi öğretir insana. Daha çocukluğunun ilk yıllarında, karşılık beklemeden kendinden birşey vermeyi sana öğreten ilk sevgilin, tuttuğun takımdır.

O takımı bazen renginden dolayı seçersin, bazen de babanın izinden gitmek için.

Ya da inat uğruna herkesin tuttuğu takımın karşısında olursun.

Taraftarlık bilinci körpe beyinlerde bu şekilde yavaş yavaş filizlenir. İzlediğin her maçta bu filize su verirsin.

O filiz gün geçtikçe dallanır, budaklanır. Belirli bir süre sonra ise sevgi, hayal kırıklığı, gözyaşı, gurur gibi duyguların dallanarak grift olarak içiçe geçtiği bir çınar halini alır.

Bu grift yapı yüzünden taraftar olanın halet-i ruhiyesi biraz karışıktır.

Çabuk öfkelenir, çabuk sevinir. Dengesiz veya şizoid yaklaşımlar sergilemesi de olasıdır.

Bu sebepten her maç veya katastrofik bir olay sonrası, taraftarlar tarafından yapılan yorumların çoğu pek dikkate alınmaz.

Taraftarlık adı üstünde TARAF olmaktır ve kişiye özel bir duygudur.

Kurumların TARAF veya TARAFTAR olma gibi bir lüksleri yoktur. Bir kurum, bu lükse sahipmiş gibi davrandığında ise yukarıda belirtmiş olduğum dengesiz davranışlar sergilemeye başlar.

“Sıfır tolerans” adı altında kendinizce kesin ahlak kuralları içerisinde ele aldığınız Fenerbahçe olayı ise bu dengesiz tutumun başlıca örneği olarak tarihe geçmiştir.

Henüz iddianamesi bile hazırlanmamış bir davanın taraflarından biri olan Fenerbahçe’yi “Sıfır Tolerans” diyerek Şampiyonlar Ligi’ne katılmasını engellediniz. Bu kararın, her ne kadar saçma görünse de, kendi dinamikleriniz içinde mantıklı olduğu düşünülebilir.

Fakat, siz bu kararı aldıktan sonra aynı davada başkanı ifade vermiş, hali hazırda davada adı geçen Trabzonspor’u Şampiyonlar Ligine kabul ederek tarihi bir dengesizlik örneği gösterdiniz.

Ayrıca, as başkanı ve teknik direktörü aynı soruşturma kapsamın da gözaltında olan Beşiktaş kulübünün Avrupa kupalarında oynamasına izin vererek bu kararınıza yeni tutarsızlıklar eklediniz.

Bu dengesiz yaklaşım ve politikalarınızdan ötürü şimdi anlıyorumki siz TARAFsınız.

Siz, TARAFTAR olma lüksüne kendine mal etmiş bir organizasyon olarak Fenerbahçe’nin geleceğini çaldınız.

Siz, bu sezon yaptıklarınızla Fenerbahçe’ye bir gelecek borçlusunuz.

Ve siz, bu yaptıklarınızın ağırlığı altında ezilerek, tarihin tozlu yaprakları arasında silinen kaybolmuş güç odaklarından biri olacaksınız.

Ve biz, gerçek taraftarlar, 25 milyon kişi olarak o günü sabırsızlıkla bekliyor olacağız.

SK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder