4 Temmuz 2010 Pazar

30 yaşındayken 40 yıl önceyi özlemek

    Bu dünya kupasında da çocukluk aşkımız olan futbola kuma getirmemizi gerektirerecek şekilde zevksiz maçlar izlemeye devam ediyoruz. Kendimi artık yüzmeye, buz patenine adamayı düşünüyorum ama orada da Messi yok. Ne yapalım?! Bildiğim futbolu unutup, şu anda oynanan zevksiz "şey" e alışmaya çalışacağım.

    İzlediğimiz dünya kupası maçlarında göze çarpan konu, orta sahası güçlü ve dirençli olan takımların başarılı olmasıydı. Çok teknik bücürlerden oluşan orta saha ve forvet elemanlarının hızlı ve ayağa pas trafiğinin çok da işe yaramadığına pek çok maçta şahit olduk. Bu tarz futbolun yerine defansif anlayışı oturmuş, disiplinli ve düz oyunculardan oluşan takımların öne çıktığını gördük.

    Gördük de ne oldu? Maçı izlediğimi zannederken bir anda kendimi internette surf yaparken buldum.

    "Çağdaş" futbol dediğimiz ne idüğü belirsiz, estetiksiz, kahramansız, yıldızsız (ne olur bana Robben demeyin), basketbolcudan bozma leylek bacaklı kütüklerin top koşturduğu oyun, ancak Suarez topu kalenin içerisinden elle çıkardığında veya İngiltere'nin golü sayılmadığında konuşulmaya değer konular sunabildi.

    İşin açıkcası Arjantin-Almanya maçını yazmak için bilgisayarın başına oturmuştum fakat yazı kendini bu yola soktu. Yapacak bir şey yok. Demek ki oynanan oyundan ziyade işin felsefesinin bozulmuş olması beni daha çok ilgilendiriyormuş.

    Bugüne kadar ki en düşük bilet satışı bu dünya kupasında gerçekleşti. Kupa başlamadan önce kimse kıçının dibinde siyahi bir aygırın üflediği vuvuzela ile gıdıklanacağını bilmediğine göre bu ilgisizliğin başka sebepleri olmalı (Güney Afrika lokasyonuyla alakalı olduğunu düşünmüyorum sonuçta milyonlarca insanın olduğu bir yer).

    Futbol'un seyir zevkinin, önüne "çağdaş" kelimesi getirilerek içine edilmesi, dünyanın en iyi futbol oynayan takımı olan Barcelona'nın sadece defans yapıp insanları kusturan bir oyun oynayan Inter'e yenilmesi (aaa Inter sadece Barca'ya öyle oynadı, aslında süper adamlar var bık bık bık... demeyin de ne derseniz deyin) ve en önemlisi "çağdaş" futbolun insanları cezbedecek kahramanlar yaratamaması şu andaki ilgisizliğin bence en önemli nedenleri. 
    Maradona'nın bütün takımı çalımlayarak gol atmasını, Van Basten'in Dasayev'i sıfırdan gol avlamasını, Bebeto-Romario'nun her karşı karşıya kalışlarında kaleciyi çalımlamalarını, Platini'nin yaprak vuruşunu, bacak arası yapan David Platt'ı, saçlarını sallayarak sağ kadanı matkap gibi delen Rıdvan'ı özlüyorum. Yaşın yetti mi bunlara diye sorsanız çoğunu canlı olarak görmedim ama hepsini bir şekilde izledim.

    Bana canlı olarak görmediğim bu adamları bile özleten bu çağdaş (!) futbol benim çocuğuma veya bundan sonraki nesillere kendini nasıl sevdirecek çok merak ediyorum.

SK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder