25 Ağustos 2010 Çarşamba

Yaşasın Yeni Kral!

Trabzon'daki patates tarlasında futbol oynamaya çalışan 22 adamın mücadelesinin sonucunda gülen taraf ev sahibi oldu.

Sahaya izinsiz (!) giren martının tutuklanması ile başlayabilen maçın ilginç olacağı zaten bu olaydan bile belliydi.

Orta sahasız iki takımın mücadelesi şeklinde geçen ilk yarının sonunda, herkes elini kolunu sallayarak rakip takımın ceza sahasına gelebildiği için, bol pozisyonlu bir maç izledik. İlk yarıda atılan 5 gol futbolseverleri heyecanlandırsada, gollerin hiçbirinin kollektif bir atakla beraber gelmediği düşünüldüğünde heyecan seviyesi yüksek ama futbol kalitesi düşük bir ilk yarı seyrettiğimizi söyleyebiliriz.

Aykut Kocaman, sürpriz bir kadro ile sahaya çıkarak Şenol Güneş'i bile şaşırtmayı başardı. Özlenen kadro yapısını taraftarlarına sunmak niyetiyle 4-4-2 sistemiyle sahaya çıkan Fenerbahçe, maçın başlarında tutuk bir görüntü çizdi. Özer'in gününde olmaması, Stoch'un yanlış bir kararla yedek bırakılmış olması, Niang'ın doğru dürüst ilk maçına çıkması ve Semih'in sakatlanması da Trabzonspor'un ekmeğine yağ sürdü. Zaten bir geçiş döneminde olan Fenerbahçe'nin futbol şansı da yanında olmayınca üç golü birden kalesinde gördü.

Aykut hocanın hatasından erken dönüp Stoch'u oyuna almasıyla maçı dengeye oturtan Fenerbahçe bulduğu iki golle yeniden hayata dönse de, ne yapacağını bilmeyen ve oradan oraya koşturan futbolcuları ile etkin olamadı.

Bunlara rağmen Fenerbahçe'nin genç kalecisi Mert'e hiç top gelmedi desek yeridir. Çocuğun eline üç defa top değdi onlarda da topu kalenin içerisinden çıkarıyordu.

Tam da burada, Türk futbolunun gelecek vaad eden iki kalecisi Mert ile Onur'a ayrı bir bölüm açmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Mert'in ilk kez çıktığı lig maçında yediği gollerde yapabileceği herhangi birşey yoktu. Kurtardığı penaltı onun için ciddi bir moral ve motivasyon kaynağı olacaktır. Bu kadar genç yaşta Fenerbahçe'nin kalesine geçmek herkese nasip olmaz. Geliştirmesi gereken daha çok özelliği olsa da gelecek vaad eden bir kaleci olduğu yadsınamaz bir gerçek.

Onur ise çağımızın Dassayev'i olmaya aday bir görüntü çiziyor. Bir kalecide olması gereken bütün özelliklerin vücut bulmuş hali olan bu genç adamın, önümüzdeki yıllarda çok daha üst düzey takımların kalesini koruyacağına inanıyorum. 

Kısacası Türk milli takımının kalesinin geleceği de güvenli ellerde.

İki iyi kaleciye rağmen 5 golle biten ilk yarının sonunda iki takımın futbolcuları bile şaşkındı.

İkinci yarı başlarken Şenol Güneş'in doğru hamleleri ile orta sahayı toparlayan Trabzonspor, çok daha organize ataklarla Fenerbahçe kalesine yüklenmeye başladı. Semih'in de sakatlanmasıyla alışık olduğu 4-2-3-1 düzenine dönen Fenerbahçe, Özer'in bir Alex alternatifi olamayacağını kanıtlarcasına yaptığı pas hataları sonucunda pozisyonlara girmekte oldukça zorlandı. Alex oyuna girdiğinde ise herşey için çok geçti. Niang ise doğru dürüst ilk maçı olmasına rağmen çok iyi gözüktü. Kaliteli bir futbolcu olduğu kesin. Uzun vadede de yararlı olması kuvvetle muhtemel.

Trabzon ise orta sahayı kalabalık tutarak başladığı ikinci yarıda gol ayaklarının suskun kalması ile tarihi farkı kaçıran taraf oldu. Rahatlıkla 6-7 gol atabilecekleri maçı 3 gol ile tamamladılar.

Daha önce de eski Trabzonporlu Osman'a futbolu bıraktırtmış olan Yattara'nın ise istediği zaman nasıl bir futbolcuyu hayattan soğutabileceğini de bir kez daha gördük. Sağdan akın akın gelen Yattara, Brezilya milli takımının sol beki Santos'u kevgire çevirirken, mental olarak daha profesyonel olabilseydi nerelerde olabileceğini kendisi de düşünmüş müdür acaba?

Gine'nin kadri bilinmemiş Maradonası şovunu yapıp çıktığında ayakta alkışlayan taraftarın Annfield yerine Avni Aker'de olması onun şansızlığı olsa da, bizim için büyük bir şans olduğu kesin.

Maçın sonlarına doğru gelirken şuursuzca yüklenen ve topu şişiren Fenerbahçe, üretken olamayınca yenilgi de kaçınılmaz oldu.

Şenol Güneş, dünyanın en iyi hocalarından biri olduğunu dosta düşmana bir kez daha gösterdi.

Aykut Kocaman ise Fenerbahçe'de kemikleşmiş ve eskimiş yapıları cesurca yıkmaya çalışıyor. Bu geçiş döneminde takımın bocalaması son derece normal. Takımın 9 futbolcusunun sezon öncesi hazırlık kampı yapmadığını veya takıma yeni geldiğini düşünürsek zaten, Trabzonspor'u yenmek sürpriz olurdu.

Herşeye rağmen Aykut Kocaman'ın kocaman bir yürekle aldığı kararlar alkışlanmalı ve bu takımın sistemini oturtana kadar sabır gösterilmelidir. Bugüne kadar ki anlayışın bir yarar sağlamadığı çok açıktır.

Eski kralların dönemleri artık bitti. 

Yaşasın yeni kral!

SK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder