23 Ağustos 2010 Pazartesi

Kahramanlar Ligi

Spor Toto Süper Ligi'nin ikinci haftası bugün oynanacak karşılaşmalarla geride kalırken, iki hafta boyunca gözlemlenilen en önemli konu ise, sezon başında da rahatlıkla tahmin edilebildiği gibi, üç büyüklerin anadolu takımlarına karşı zorlandığı gerçeğiydi.

Üç büyük takımdan birinin taraftarı olarak tabii ki kendi takımımın yenilmesi hoşuma gitmez fakat, futbolun geleceği açısından şu an ki tablonun uzun vadede çok yararlı olacağına inanıyorum. Bugüne kadar sürdürülen politikaların hiçbir işe yaramadığını, günü kurtarmak için yapılan transferlerin hiçbir derde derman olamadığını taraflı tarafsız herkese gösteren bu süreç geçtiğimiz yıldan itibaren başlamış ve Bursa'nın şampiyonluğuyla taçlanmıştı.

Aslında bütün bunları özetleyen nadide bir deyimimiz var;

"Artık, pabuç pahalı!".

Büyük takımların artık eskisi gibi, sahaya ayakkabılarını bile koysalar ilk 5'e oynayacakları dönemin yavaş yavaş sonuna geliyoruz. Üç paralık adamlara üç milyon para veren dahi yöneticilerin bu gerçeğin farkında olmamaları ise kendisini sezonu geç açma, lig ve Avrupa kupalarını başlamasına rağmen hala transferi bitirememe olarak kendini gösteriyor.

Sistemsiz ve pahalı takımlarımızın, sistemli orta sıra Avrupa takımlarına yenilmelerinden, her kolay olabilecek maçı zora sokmalarından, son dakikalarda gelen gollerden ve son anda ortaya çıkan kahramanlardan milletçe hepimize gına geldi.

Kahraman dediğimiz kişiler dibe vurmuş, kurtarılmaya muhtaç, sistemsiz ve çaresiz toplumlarda ortaya çıkarlar. Tarih boyunca refah içerisinde olan bir toplumdan kahraman çıktığı görülmemiştir çünkü herşeyin yolunda gittiği bir toplumda herhangi bir kahramanlığa da ihtiyaç duyulmaz.

Yalnız ve güzel ülkemizde ise değil yolunda giden bir şey bulmak, yolu bulmanın bile zor olduğunu düşünürsek, hayatımızın her alanında kahramanlara ihtiyaç duyduğumuz yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Futbol'da kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olduğundan dolayı her maç ortaya çıkmasını beklediğimiz bir oyuncuya bel bağladığımız, plansız ve acınacak haldeki futbol anlayışımızla olduğumuz yerde debelenip duruyoruz.

Büyük (!) takımların başını çektiği bu anlayışın anadolu kulüpleri tarafından ayaklar altına alınmasını ayrı bir zevkle seyrediyorum.

Balayından yeni dönmüş teknik direktörü ile sezonu hala açamamış, transfer yapamamış bir Galatasaray ve şampiyon olmasına rağmen kadrosunu yenilemiş, sezon arasında bile çalışmış bir Bursaspor'un karşılaşmasından, ismi büyük olanın değil hakedenin galip ayrılmasından dolayı ayrıca bir mutluluk duydum ve inanın bu mutluluğumun Fenerbahçe'li olmamla uzaktan yakından hiçbir alakası yok.

Beşiktaş ise kurduğu milyonlarca euroluk kadrosuna rağmen, kazanmayı isteyen, haddini bilen, buna göre akıllıca oynayan, hırslı ve koşan İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşısında çaresiz kalarak puan kaybını yaşadı.

Kazanan bu iki takımın genel yapısına baktığımız zaman istikrarlarının ve akıllı transfer politikalarının ortak noktaları olduğunu görebiliriz. Uzun vadede kurulan sistem takımları olan Bursa ve İBB uzun vadede de başarılarını arttırarak sürdüreceklerdir.

Bugün oynanacak Trabzonspor-Fenerbahçe karşılaşmasında da umarım hakeden kazanır. Bugüne kadar oynadıkların oyuna bakarsak da kazanmaya yakın olan taraf Trabzonspor gibi gözüküyor.

Dünya değişiyor, ligimiz değişiyor, anlayışlar değişiyor. Bu değişime ayak uydurabilenler kalacak, uyduramayanlar geriye düşecek.

Bu değişimi yaşatan herkese teşekkürler.

SK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder