Türk futbolu için kara bir geceyi daha geride bıraktık.
Futbol, sistem, kültür gibi pek çok konunun üzerine burada ahkam kesilebilir. Ne kadar eksik olduğumuzun, neleri yapamadığımızın yorumları bol bol yapılacaktır. Hepsi de doğrudur fakat, sorunumuzun ana kaynaği nedir?
Doğru cevapları alabilmek için doğru soruları sormak gerekir. Bizim için doğru soru nedir? Öncelikli olarak çözmemiz gereken sorun nedir? Takım gözetmeksizin -Beşiktaş hariç- bütün takımlarımız Avrupa liginden eleniyorsa burada bir problemin olduğu çok açık.
Bence öncelikli soru şu; "Biz kimiz?"
Gelişmekte olan bir futbol ülkesi mi?
Tarihinde dünya üçüncülüğü ve UEFA kupası olan, futbol kültürü oturmuş bir ülke mi?
Geçmişindeki başarılara takılmış ama kendisini geliştirmek için hiçbir şey yapmayan bir ülke mi?
Bizim problemimiz her zaman kendimizi olduğumuz gibi görmemek oldu. Hz. Mevlana'nın kültüründen gelmiş bir toplumun olduğu gibi görünmesini bilmemesinin ne kadar acı sonuçları olduğunu tarih boyunca sıklıkla gördük.
Eskiden takımlarımız iyi olsa bile aşağılık kompleksimiz sebebiyle kendimizi devamlı kötülerdik. Şerefli yenilgilerle tarih yazdık. Nasıl olsa futbolu bilmiyorduk. Bilsek ne olacaktı? Futbolu bulmuş adamdan daha mı iyi oynayacaktık bu oyunu?
Ezikliğimiz o kadar büyüktüki İngilizlerle yapacağımız maç öncesi futbolcularımız, ingilizlerin sahasına ilk adım atan futbolcu olabilmek için yarışıyordu.
Sonraki dönemlerde bir mucize oldu. Jupp Derwall isimli bir deha Türk futboluna el attı. Futbolumuzu çağın dinamiklerine uydurmaya çalıştı. Onun açtığı yolda yürüyen Mustafa Denizli ve Fatih Terim, kazandıkları başarılarla özgüvenimizi bize geri verdiler.
Senelerin ezikliğiyle birikmiş duygu selinin, özellikle Galatasaray'ın uluslararası başarıları ve A-Milli Takım'ın dünya üçüncülüğünden sonra patlaması kaçınılmazdı. Artık, bizden büyük yoktu. Hep şansa kaybediyor, hakem karşı tarafı tutuyor, futbolcularımız aslında kazanabilecekleri maçlara motive olamıyorlardı. Avrupa'nın Brezilyasıydık.
Gururla dolup taşarken, neden hiçbir Türk futbolcusunun -Hakan Şükür hariç- üst seviye Avrupa takımlarından teklif almadığını düşünmüyorduk. Okan, Emre, Suat yaşlanınca orta saha kim olacak bilen yoktu. Fatih Terim'in asıl başarısının genç Türk futbolcularını Türkiye'ye kazandırmak olduğunu unutup yıldız avına çıktık. Altyapıdan futbolcu çıkartmak aklımıza bile gelmedi.
Seneler, seneler geçti.
Bizi eleyenler artık Tromsö, Metalist gibi dünya futbolunun alt seviye takımlarıydı.
İlk başlarda şansız olduğumuzu düşündük. Bizim takımlarımız çok büyük takımlardı. Böyle kazalar olabilirdi. Yoksa biz UEFA finali veya Şampiyonlar ligi çeyrek finaline çok rahat çıkardık.
Hepsinin yalan olduğunu, sadece kendimizi kandırdığımızı göremedik.
En son Young Boys, Karpaty Lviv ve Paok tokadını yedik. Yenileceğimiz önceden o kadar belliyken şu anda şaşkınlıkla etrafımıza bakınıp duruyoruz çünkü hala kabul edemiyoruz.
Hala kendimizin ne olduğunun farkında varamadık mı?
Biz, Avrupa'nın orta sıra takımlarıyla bile zor başa çıkabilecek bir futbol ülkesiyiz. Avrupa'nın Brezilyası falan da değiliz. Biz sadece, takımlarının mantıksız transfer politikalarıyla milli servetimizi Avrupa'lı kulüplerin kasasına gönderen, Futbol'a sadece bakan fakat izlemesini bilmeyen, kültürünü geçtim daha çağdaş futbolu oynamasını bile bilmeyen takımlara sahip bir ülkeyiz.
Ya bunu kabul ederiz ve buna göre önlemlerimizi alarak kendimizi geliştirmeye çalışırız ya da, kendimizi hala büyük(!) görüp geriye doğru gitmeye devam ederiz. Bundan daha gerisi ne olacak onu da bilemiyorum tabii.
Türk futbolunu bu hale getiren herkese sonsuz teşekkürler!!!
Bu yoğun çalışmalarının karşılığı olarak kendilerine bundan sonraki kalan zamanlarında emekliye ayrılmalarını öneriyor ve artık yakamızı bırakmalarını diliyorum.
Biz kim olduğumuzu bilmiyoruz belki ama, en azından sorumluların kim olduğunu biliyoruz...
Bu da bir şey!
SK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder